30 Ağustos 2016 Salı

Bebekler Neden Ağlar? Ağlarken Ne Demek İster?




Bebeklerin neden ağlar? Siz neden ağlarsınız? Hiç düşündünüz mü? Ben bu soruyu kendime Alethe J. Solter'in "Bilinçli Bebek" kitabını okurken sordum. Bebeklerim yaklaşık bir buçuk - iki aylıktı ve ben ancak o zaman vakit bulup okumaya başlamıştım. Hala hayıflanırım "keşke daha önce okuyabilseydim" diye... Bebeklerim henüz çoğunlukla uyuyordu ve üç saatte bir beslediğimiz ve her seferinde yarım saat de sürse gazlarını çıkarmadan yatağa koymadığımız için o kadar çok açlık ya da gaz ağlaması duymuyorduk. Sevgili Ayşe Öner'in Hamilelik, Doğum ve Bebek Bakım Kitabı'nda (başucu kitaplarımdan biriydi) bebeklerin sadece açlık ya da gaz nedeniyle ağlamadığını aslında pek çok nedenle ağlayabileceğini, ağlama seslerinin farklarını, zamanla annenin bunları ayırd edeceğini belirtiyordu. Ama yeterli geliyor mu? Benim gibi deneyimsiz bir anneyseniz, bebekleriniz prematüre doğmuşsa; hayır. Üstüne üstlük, oğlum yaklaşık 6-7 haftalıkken sebebini anlayamadığımız şekilde ağlamaya başladı ve o sırada -ki her zaman söylerim hiç bir şey vaktinden önce ya da sonra olmaz- ben Bilinçli Bebek'i okumaya başladım.

Aletha hanım özetle diyordu ki bebekler iki ana sebeple ağlar: 
1- İletişim: Bebeğin karşılanmasını istediği bir ihtiyacı vardır; açtır, susamıştır, gazı vardır, giysi sıkmıştır... gibi.  Mümkün olan en kısa sürede bu ihtiyacı karşılayın.
2- İyileşme: Bebek ya fiziksel ya da duygusal sebeplerle streslidir: Ağrısı vardır, gürültüden başı ağrımıştır ya da duygusal olarak acı çekiyordur. Strese neden olan kaynakları ortadan kaldırın, bebeğinizi kucaklayın ve ağlamasına izin verin.

Beni bu ikinci madde bitirmişti. Çünkü tüm kitabı okursanız anlayacaksınız ki bebekler de strese girer. Eşime kitapta okuduklarımı anlattıkça ve bu maddeyi okuduğumda birden birbirimize baktık ve Kaan'ın bir kaç haftadır streste olduğunu farkettik. Çünkü durup dururken ağlamaya başlıyor ve hiç bir şekilde susmuyordu ve bu gaz kaynaklı değildi. Kolik olmadığını biliyorduk çünkü gazı varsa zaten hemen çıkarıyordu. bu farklı bir ağlamaydı. Keyifle kucağımızda dururken birden dudaklarını büzüyor ve ağlamaya başlıyordu. Aletha Hanım'a göre bu özellikle prematüre ve sezeryanla doğan bebeklerin yaklaşık altıncı haftalarında göstermeye başladığı bir davranış biçimiydi. Oğlumuz doğumunu hatırlayıp ağlıyordu. Gözyaşlarımı tutamadım. Haklıydı oğlum... Kızım öyle değildi ama oğlum da durum buydu. Beni tam on ikiden vuran başka bir bilgi ise "sevgiyle kucaklayın ve ağlamaya devam etmesine izin verin" idi. " Bırakın ağlasın " yöntemi gibi değildi - ki bu yöntem hiç içimize sinmemişti. Ne derdi var bilmeden bir bebeği odaya bırak ağlasın, görmezden gel... Bir kere deneyelim dedik; beceremedik. Biz ağlarken insanlar bizi hiç umursamadan bir odaya kapatıp halimizi hatrımızı sormasa da saatlerce ağlasak ne hissederdik? Arada bir yoklasak da bahsettiğimiz bir bebek! Kim bilir niye ağlıyor? Belki sadece sarılmamıza ihtiyacı var. "Şımarıklık" olduğunu söyleyenler var. Daha dünyaya alışmamışken neyin şımarmasıymış bu? Her fikre saygım var; yanlış anlaşılmasın! Sadece bebeklerin tek başına ağlamalarının doğru olmadığını söylüyorum. Kalbinizi dinleyin... O size ne demek istediğimi anlatacak...

Zaten anneler bebeklerinin ağlamasına dayanamaz. O yüzden de ağlamalarına izin verseler de bir müddet sonra dayanamayıp bebeği kucaklarına alıp susturmaya çalışırlar. Bu sırada bebek de tutarsız mesajlar almış olur ve büyüdükçe ağlamayı kullanmayı öğrenir. "Yeter ki sussun" diye anne, baba, anneanne, babaanne, dede... seferber olur ve o bebek ya susmaz ya da istediğini alana kadar susmaz. Bu nedenle öncelikle bebeğin neden ağladığını bulmalıyız. Nedenini bilirsek çözüme kolay ulaşırız. Bebeğimiz de biz de mutlu ve huzurlu oluruz.

Burada "Sleep Lady İyi Uykular Tatlı Rüyalar" kitabını anmalıyım. Bazen niye ağladıklarını anlamak o kadar zor bir iş ki...  Deneyimli ve iyi gözlem yapabilen anneler "bebekleri niye ağlar" bir süre sonra çözebilirler. Ancak yeni anneler bu konuda epey zorlanır. Ben de ilk başta çok zorlanmış, öğretmenliğimin getirisiyle bu sorunu çözebilmek için sürekli notlar almaya başlamıştım. Örneğin; Kaçta yedirdim? Ne kadar yedirdim? Kaka yaptı mı? Ne zaman yaptı? Ne kadar uyudu? Ne kadar uyanık kaldı?... Hepsini not ettim. Zamanla epey epey de çözmeye başlamıştım çünkü bütün gün boyunca tüm dikkatim üzerlerindeydi ve izleyip not alıyordum. Tabii, bir de ikiz oldukları için bazen karıştırıyorsunuz, unutuyorsunuz kimin ne zaman yediğini, ne kadar yediğini...Bu yaptığım davranış bu kitapta da önerilen bir şeydi. Okuduğumda mutlu oldum ve tebrik ettim kendimi. Bu gözlem ve not etme işi gerçekten fayda sağlıyor. Huysuzluklarını, nasıl ağladıklarını, uyku belirtilerini.... de ekleyebilirsiniz.

Şimdi gelelim ağlama nedenlerine:
Ne demiştik? İki ana sebeple diyordu Aletha Hanım. Ama ben kendimce sınıflandırmayı şöyle yaptım. Böyle daha pratik oldu.

Şimdi, bebeğimiz ağlıyor...
A- Çözüm Bulabileceğimiz Nedenler:
Sırayla bunlar ve benzeri sorulara cevap arayalım:
1- Aç mı?
Hep ilk aklımıza gelen açlık olur çünkü bize hep bu söylenir. Ne zaman beslediğinizi ve ne kadar yedirdiğinizi düşünün hemen. Yaklaşık 2-5 -3 saat önce yediyse muhtemelen açtır.(Bebeğin kaç haftalık olduğu, emzirme durumunuz... vb. konular bu söylediğimi değiştirir.  Bu nedenle ilk aklınıza bu gelmesin ;)

2- Altı temiz mi?
Günümüzde bezler uzun saatler değiştirmeden idare ediyor. Ancak ben her ihtimale karşı her beslenme öncesi ne olursa olsun bez değiştirdim. Kaka yaptılarsa da tabi. Genelde kaka yapmışlarsa hemen mıkırdanıp ağlarlar.

3- Gazı mı var?
Belki midesinde gaz birikti. Çıkarmak istiyor. Özellikle emzirirken ya da biberonla beslerken arada bir gazlarını çıkarmayı deneyin. Midelerinde yer açılınca daha rahat devam ederler yemeye. Beslendikten bir müddet sonra gazlarını çıkarmış bile olsalar sonradan.

3- Fiziksel pozisyonundan memnun mu?
Yüzüstü ise sırtüstü ya da tersi, sağında yatıyorsa soluna ya da tersi... vb. dönmek istiyor olabilir. Özellikle hareket edene dek bunun sıkıntısını yaşıyorlar. Yatmaktan sıkılıp, oturmak isteyebilir ya da yorulup uzanmak isteyebilirler. Ya da yattıkları, oturdukları yerde hep aynı şeyi görmekten sıkılıyor olabilirler. "Biraz beni al da evde, dışarda dolaştır lütfen" diyor da olabilirler. Ya da yeri dar geldi. Ki bilir? ;)

4- Kıyafeti içinde halinden ya da yatağından memnun mu?
Giydikleri kıyafet sıkmış, batmış, kaşındırmış... vb. olabilir. Ne dersiniz? Giysinin etiketi battı belki. Bi bakın derim. Farketmeden bezlerini bile sıkı ya da gevşek bağlamış olabiliriz. Yatağının eğimi çok gelmiş olabilir. Çarşafı katlanmış rahatsız ediyor olabilir. Nevresimi kaşındırmış olabilir. Battaniyesi katlanmış, üstü açılmış olabilir. Veyahut bizim Ecem kızımız da olduğu gibi battaniyesini açmak istiyor, içine gömülüyor ve çıkamıyor olabilir.

5-  Fazla uyaran mı var?
Işık, gürültü, sıcak ya da soğuk ya da tenine değmesinden rahatsız olduğu bir şey olabilir. Kaan en ufak sesten bile rahatsız olan ve hemen tepki veren bir çocuk. Ecem ise sıcaktan nefret ediyor. Haa bir de, Ecem Kaan'a dokunmak istiyor ama Kaan Ecem ona dokunduğunda ağlamaya başlıyor. Yattıkları yerde birden ağlamaya başlarsa Kaan biliyoruz ki Ecem devrede ;)

...nokta nokta nokta. Bunlar ve benzeri pek çok dış kaynaklı neden olabilir.



Bir de size faydalı olabileceğini düşündüğüm birinden bahsetmek istiyorum: .. Priscilla Dunstan Avustralyalı bir keman sanatçısı. Anne olduğunda Tanrı vergisi fotoğrafik ses hafızası yeteneği bebeğini daha iyi anlayabilmek için kullanabilmiş ve aslında Allah'ın tüm bebeklere verdiği ortak dili çözmüş. Düşününce dünyaya hepimiz aynı dili konuşarak geliyoruz ama içine doğduğumuz aile bize ne sunarsa onu o dili öğreniyoruz sonra. İşte bayan Dunstan o evrensel bebek dilinin şifresini çözüyor ve işi profesyonelliğe taşıyor. Dedim ya aslında bir çok anne çözer bu dili aslında da kimse işi bu kadar evrensel boyuta taşımaz. Ne mutlu biri taşımış ve bizlere kolaylık sağlamış. Bi kulak vermemiz işimizi kolaylaştırır diye düşünüyorum. Ancak yeterli oluyor mu? Bir göz atın da birazdan anlatayım...

Bu site kendine ait olan site.
http://www.dunstanbaby.com/

Burada ise Oprah Show'a çıkmış ve kısaca bebeklerin derdini anlatmaya çalıştığı sesleri tanıtıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=ValdMXD5wQI

Bu bağlantıdaki videoda ise Türkçe kısa ve öz şekilde örnekler verilmiş. Bence en pratik video bu olmuş.
https://www.youtube.com/watch?v=cvG8cKQpxzk


Şimdi... Bunlar bilimsel sayılabilecek bilgiler. Peki pratikte işe yarıyor mu herşey?

Kısmen evet. Ama hatırlatmakta fayda var her zamanki gibi. Her bebek özeldir. Bir bebekte geçerli olan diğerinde olmayabilir. İyice gözlemleyip, notlar alarak aynı anda iki bebeğimizin nasıl da birbirinden farklı olduğunu göre göre tecrübe ettik biz... İlk aylar Priscilla Dunstan epey yardımcı oldu ama bazen insan ayıramıyor "Ne diyor bu yavrucuk?" diye. İşte o anlarda vakti zamanında indirimde bulup bu kadar işe yarayacağını tahmin dahi etmediğim minicik bir cihaz imdadımıza koştu. Why Cry Mini.



İki bebek aynı anda ağladığında biraz işler karışsa da çoğu kez işimizi kolaylaştırdı. Ancak büyüdükçe sesleri daha gür ve daha çeşitli çıktıkça bebeğinizi tanıdıkça bu cihaza da ihtiyacınız kalmıyor. Bu nedenle "Bilinçli Bebek" kitabı bu konuda baş ucu kitabımdır. Yazara derin bir saygım ve minnetim var. Bana bilimle mantıkla yola çıkıp kalbimi dinlemem ve bebeklerimi kendi kendime anlayabilmemde anlayabilmemizde katkısı cidden büyük oldu ;)

Sizlere de tek tavsiyem yukarıda yazdıklarımı aklınızın bir köşesinde bebeğinizin size anlatmaya çalıştıklarını da kalbinizde çözümlemeye çalışmanızdır. Sevgiler ;)

Ecem ile Kaan Ek Gıdaya Geçer...



 Yemin ederim bu konuda sayfalarca yazabilirim. Ek gıdaya başlarken yaşadığım stresi anlatabilir de anlatabilirim. Ama o kadar yazmayacak ve stres anlatmayacağım. Çünkü hiç ama hiç gerek yokmuş. Aslında her zaman "Abartma! Çingene çocuklarını düşün. Hadi onları geçtim. Tarih boyunca dünyanın her yerinde anne babalar ek gıdaya geçti ve o bebekler büyüdü." diyeceğim size. Çünkü önce biz aklımızı sakinleştirmeliyiz. Şimdi "O iş bir şekilde olmuş olabilir. Ama ben bebeğimi şansa bırakamam." diyen ebeveynlerim, haklısınız. Sizle aynı fikirdeyim. Sadece hatırlatıyorum ben:

Doğaya güvenelim, sakin olalım. Bu gayet doğal bir süreç. Bir düzenden başka bir düzene geçiş. Vallahi de billahi de abartılacak bir şey değil(miş) !!!!! Yoksa yaptık inceden inceden araştırmaları ;))) Sadece dikkatli olmamız gereken bir kaç nokta var o kadarcık ;)



Size pek çok şey söyleyebilirim ama ek gıdaya geçerken üstüne basa basa tekrar edeceğim tek şey var. Hangi yöntemi kullanırsanız kullanın, hangi tabak hangi kaşığı kullanırsanız kullanın, hangi yiyeceği yedirirseniz yedirin far - ket - mez. Kural net:












ÇÜNKÜ



                 Bebeğin hazır olduğuna emin olduğumuzu düşündüğümüzde başlıyoruz. Ama bizi şaşırtabilirler. Özenle seçip, hazırlayıp sunduğunuz "ek gıda"yı reddebilirler, ağızlarından çıkarabilirler, püskürtebilirler... vb. hazırlıklı olun, sakin olun. "Nasıl istersen" demeyi öğrenin ve denemeyi ertesi güne bırakın! Acele edecek bir şey yok! Rahat olun Sevgili Anne Babalar... Biz öyle müdahaleci bir yapıya sahibiz ki toplum olarak bebeklerin kendi kararlarını kendilerinin verebileceğini göz ardı ediveriyoruz. Etmeyelim lütfen. Onlar ne istediklerini çok iyi bilirler. Yeter ki dinlemeyi bilelim. Tercihi onlara bırakırsak kendi vücutlarının ihtiyacı olan gıdayı bile seçecek kadar bilinçliler emin olun ;) Ek gıdaya hazırsa siz ona sunduğunuzda -ağzına tıktığınızda değil- o denemeye istekli olacaktır. Değilse zorlamayın bırakın gitsin. Zira zorlarsanız ömür boyu sürecek bir beslenme probleminin temellerini atmış olursunuz. Üstüne üstlük siz de deli gibi yorulur, tükenirsiniz. Gerek yok ;)




Biz aynı anda birbirinden tamamen farklı iki bebek büyütünce çok iyi anladık bu farkı. Anlatırken göreceksiniz... Pek çok anne baba çocuklarını başka bebeklerle kıyaslıyor. "Ayy ne güzel yiyor. Bizimki ağzına sürmez..." Olabilir. Kıyaslamak yok. Baştan anlaşalım ;) Siz çok iştahsız ve zayıf biriyseniz örneğin; bebeğinizin sadece kaşı gözü mü size benzeyecek zannediyordunuz hmm?

Ecem, Kaan'dan daha dik oturuyordu ama Kaan ek gıdaya daha fazla hazırdı. Püreyle başlamak zorunda olduğumdan aldım çay kaşığını elime.

Ek Gıda İçin Alışverişe Gerek var mı?


Kesinlikle hayır. Ben çay kaşığı ile verdim. Hiç bir şey olmuyor. Rahat olun. ( Plastikten doğaldır çelik. Eğer küçük tahta kaşık bulursanız onu bile kullanabilirsiniz.) Dişleri kaşınıyorsa biraz kaşığı dişlemeye çalışıyorlar o kadar.  Bir de iyice boğazlarına doğru itiyorlar ama öğürüp çıkarıyorlar. Sakin kalın. Bu şekilde öğrenecekler. Siz yanında olduğunuz müddetçe hiç sorun yok. Yalnız bırakmayın yeter. Mama sandalyesi...vb.?   Zamanla bebeğinizin ihtiyaçları değişebilir, o zaman alışverişi düşünürsünüz. Ayrıntısını ayrı bir yazıda yazacağım...

Ek Gıdayı Ne Zaman Sunmalısınız?


Bu bebeğe göre değişir. Kimisi "bebek açken" diyor kimisi "tok ve keyfi yerindeyken". Kimisi de başka bir şey... Eğer benim oğlum gibi "açken sen sen değilsin" bir oğlunuz varsa açken ömrü billah süt harici bir şeyi ağzına sokamazdınız. Hatta çok kızmışsa sütü de reddeder. Tokken de rağbet etmezler. Ben sütü bile ittiklerinde zorlamadığım için bu da çözüm olmazdı. Ben de önce biraz süt verip sakinleştirip sonra ek gıda denedim ve sütle bitirdim. Çok işe yaradı bizde ;) O gıdayı sevmediler mi? Bıraktım hemen. Sütle doyurdum. Bir hafta sonra tekrar denedim. Fransızlar öyle yapıyor. Bir şeyi üç kere denemeden sevip sevmediğinize karar vermeyin diyor çocuklara ;))))Siz de bebeğinizde farklı şekillerde deneyin. O size nasıl istediğini gösterecektir.

Hangi yöntemi kullanarak ek gıdaya başlayacağına karar vermek

Aslında bu işin tek bir yolu tek bir doğrusu yok. Fakat pek çok ses duyacaksınız. Ben her zaman kritik noktaları baz alıp kalbiminizin sesini dinlemekten yanayım. İşte; ister klasik yöntem dediğmiz püre ile kaşıkla beslemeye başlayabilir ister BLW yöntemi dediğimiz bebeğin kendi kendisini beslemesi yöntemi ile başlayabilir isterseniz de klasikle başlayıp BLW'ye dönebilirsiniz. Bu kararı verecek olan biraz siz biraz da bebeğinizdir aslında.

Tadım Günleri diye bir şey... Doyumluk değil, tadımlık.

Uzmanlara göre şu an ek gıdayı sadece tadacaklar. Sadece kaşığın ucuyla bile yeseler kardır. Daha fazlasını ilk başta beklemeyin ve olmuyor diye üzülmeyin. E ama haklılar. Hayatlarında sadece süt vardı. İlk defa başka bir şeyler yiyecekler. Hem bedenen hem ruhen yavaş yavaş olmalı bu ;) Burada amaç hem tanıştırmak hem damak tadı oluşturmak hem de alerji yoklaması yapmak. (Alerjiler hakkında ayrıntılı bilgi vereceğim.) Kimileri aynı gıdayı üç gün üst üste vermek gerektiğini, bu sayede damak tadı oluşacağını ve alerji kontrolü yapılacağını söylüyor. Kimileri de alerji için tek günün bile yeterli olacağını,damak tadının zamanla zaten oluşacağını ve üç gün üst üste aynı şeyi yiyen bebeğin sıkılabileceğini iddia ediyor. Anlayacağınız herkes bir şey söylüyor... Ben üç gün kuralına harfiyen uymadım. Ama

ilk ay günde tek yiyeceği tek öğün sundum 
ve
 yedikleri 100-120 ml lik çay bardağını asla geçmedi.

Bazen aynı yiyeceği üst üste iki gün verdiğim de oldu üç gün de. Ancak asla aynı gün iki farklı yiyecek vermedim. Zaten bir, iki, üç hafta gibi bir sürede anca bir öğünü ek gıda yapabilecek kıvama geldik. Özellikle Ecem'in bir ayı geçmiştir. Bazen reddettiler, yemediler. Bazen iki üç kaşık yiyip bazen tabaktakileri bitirip fazlasını istediler. Az yediler deyip gerilmedim; fazla istediler diye de yedirmedim. Eksiği fazlayı hep sütle tamamladım. Bir yaşına kadar ana yemekleri anne sütü ya da formül süt, rahat olun! Bir de bebeklerimin prematüre olduklarını hep tuttum aklımda. Yüklenmedim gariplere ;)

İlk Ne Yedirelim? Ne ile devam edelim?

Pek çok farklı görüş var. Ay ay yenmesi ve yenmemesi gerekenler listeleri var. Bunların da pek çok dayanağı ve açıklaması var. Ancak yıldan yıla yepyeni araştırmalar, çalışmalar yapılıyor ve pek çok doğru bildiğimiz şey yanlış ya da yanlış bildiklerimiz doğru oluveriyor. Bu kadar farklı görüş içerisinde ne yapmalı? İnsan kalakalıyor. Biraz sağlam kaynakları, biraz tecrübeleri, biraz da kalbimin sesini harmanladım ben. Sizlere sadece tecrübelerimi aktarıyorum. Yaptığım doğrusudur demiyorum. Sizler de kendi serüveninizi yaşayın mutlulukla inşallah...Her gıda ile ayrıntılı bilgi vereceğim. Nasıl hazırlanır? Nasıl sunulur? Ne zaman hangi ayda verilir? Takipte kalın.

Bizim ailemizde besin alerjisi vakası hiç yok. O yüzden genetik yatkınlığımız yok ama alerjik olmadıklarını iddia edemeyiz tabi ki. Ben çok büyük risk alıp yumurta sarısı ile başladım. ( Ne cesaret ama! ) Kaşığın ucuyla azıcık verdim. Kaan hemen ağzını açtı, yumurta sarısını aldı, yüzü değişti, dilinin üstünde tuttu, çevirdi, yuttu ve ağzını bir daha açtı. Ben de biraz daha verdim ve aynısını yaptı. Toplamda bir çay kaşığı kadar yemiş oldu. Evet mutlu bir başlangıç ;) Ecem ise Kaan kadar hoş karşılamadı. Dilinin üstünde tuttu, dilini dışarı çıkardı ve yumurta sarısının düşmesini sağladı. Emme refleksi daha kuvvetli olduğu için gıdayı diliyle itmiş oldu. İkinci kaşığı verdim ama ağzını açmadı. Olsun ;) "Kısmet yarına" dedim ve bıraktım. (Bu bebeklerin altı aylık yani düzeltilmiş yaklaşık dört aylık olduklarını hatırlatayım.) Ertesi gün yumurta sarısını yine denedim. Kaan daha fazlasına hayır demedi ama ben durdurdum. Temkinli gitmek gerek. Ecem iki pirinç tanesi kadarını yemiştir sanırım. Bu da başarı ;) (Bir müddet sonra yumurta sarısını labne ile karıştırarak vermeye başladım çünkü çocuklara çok kuru geliyor.) Alerjilerinin olmadığını anlayınca da mutlu oldum. Alerjileri ve ilk yardımı anlatacağım.

İkinci ek gıdamız muz oldu. ( Yine büyük cesaret!) İkisi de iki üç tatlı kaşığı kadar yedi. Kaan'ı yine durdurmak zorunda kaldık.

Üçüncü ek gıdamız ev yapımı yoğurt oldu. Kaan pek hoşlanmadı. Bir çay kaşığı bile yememiştir. Ecem de bayıldı. ( Ama ara ara yoğurt denedim Kaan'da ve sonra çok sevdi ;) Damak tadı oluşması böyle bir şey...)

Sonra sırayla avokado, tarhana çorbası, elma, havuç, bal kabağı.... Anlayacağınız hepsini not etmek dışında öyle belli bir kurala uymadım. Yememeleri gerekenler hariç zamanı geldiğinde herşeyi stres yapmadan tattırdım. Tek kuralım asla zorlamamak oldu. Ve kesinlikle ağızlarında gıdayı döndürüp keyfini çıkarmalarını bekledim. Bir sonraki kaşığı hazır elimde tutmadım. Bitirdiklerinde kaşığa yiyeceği alıp verdim. Ve asla asla dikkatleri bende değilse el şaklatıp, ıslık çalıp, seslenip dikkatlerini üstüme çekmeye çalışmadım, fırsatını yakalayıp kaşığı ağızlarına sokmadım. Hep bana bakmalarını, hazır olmalarını ve kendi rızaları ile ağızlarını açmalarını bekledim. Belki de bu yüzden hiç ama hiç bir yiyeceği ağızlarından çıkarmadılar, reddetmediler. Yeni yiyecekleri denemeye açık oldular hep. Hala da öyleler... Zamanla aldıkları gıda miktarı arttı ve Kaan labne ile karışmış tek yumurta sarısını yiyip bitirip Ecem'inkine saldırmaya başladı. Ecem belki de sekizinci aya kadar bitiremedi tamamen. Nerden nereye geliyor insan sabırla...

Bu yazıyı uzatmayayım daha fazla... Pek çok şey var daha anlatacağım ama tek söyleyebileceğim. Bebeğnizi en iyi siz tanırsınız. Ona ve tercihlerine saygı duyduğunuz sürece hiç bir sorun yaşamadan hatta söylenenlerin aksine inanılmaz keyifli yemek saatleri geçirebilirsiniz. Bizimkiler bir yaşını geçti ve hala hiç bir yiyeceği ve bizim onları beslememizi reddetmediler. Kavgasız sofralar mümkün ;) İçiniz rahat olsun!

Başladık hadi hayırlı olsun ;) Serüven devam edecek...





https://docs.google.com/file/d/0B0jZ3Z62Gq2qTWo3bkVQd05UN28/view
http://docplayer.biz.tr/4997072-Tamamlayici-beslenme-complementary-feeding-emel-gur.html
http://www.foodelphi.com/saglik-bakanligi-tamamlayici-beslenme-programi-dr-sema-ozbas/
http://diyabet.gov.tr/content/files/yayinlar/kitaplar/beslenme_bilgi_serisi_1/a8.pdf
https://organikanne.net/tag/agave/
http://www.eminkurekci.com/general/8-best-models/40-0-36-aylik-cocuklarda-beslenme.html
http://www.gurmebebek.com/8-12-ay/parmak-yiyecekler/300004,863
http://www.gurmebebek.com/12-18-ay/12-18-ay-beslenme-tablosu/300005,558
http://www.muazzezgaripagaoglu.com/bebek-beslenmesi.php
http://bebegiminyemekleri.com/?page_id=1032

4 Ağustos 2016 Perşembe

Ecem ile Kaan'ın BLW Macerası


Anlatmaya başlamadan önce belirteyim bizim bebeklerimiz prematüre oldukları için biz BLW yöntemiyle başlayamadık. Çünkü dik oturmaları şart! "Destekli de olur" diyorlar ama biz çok da doğru bulmuyoruz. Zaten araştırmalarımız  dik oturmanın şart olduğu yönündeydi. Hem de prematüre bebekler için bu yöntemin Türkiye'deki ana kitabı "O tabak Bitecek mi?" yazarları da Gill Rapley ve Tracey Murkett bile prematüre bebek konusunun karışık olduğunu söylerken bizimkiler oturamadığı için hiç risk alamazdık. Biz de mecbur klasik püre kaşıkla başladık.  Bu nedenle size bu yöntemle ilgili anlatabileceklerimiz tamamen kendi deneyimlerimizle sınırlı kalacak. Biliyormuşum, uygulamışım, başarmışım gibi davranamayacağım... Ancak tek bildiğim şu ki bu yöntemle başlayamaz ya da devam edemez iseniz hayatı kendinize zindan etmenin çok gereksiz olduğunu deneyimlemiş olmam. Çok da kasmanın gereği yokmuş ;)




Ne yaparsanız yapın kesinlikle bir bilinmezle karşı karşıyasınız. Çünkü her bebek farklı. Oysa ki ben deliler gibi bu yöntem ile başlamak istemiştim. Gerçi bu yöntemin içimize sinmeyen iki tarafı vardı: Birincisi; dik oturamıyorlardı. İkincisi (Hemen belirteyim. Bu tamamen bizim fikrimiz);her şeyi elleriyle yemeleri bize çok da şık gelmiyordu. Montessori yöntemiyle ek gıdaya başlayan ve masada nazikçe oturarak elinde çatal tutan bebekler bize daha hoş geliyordu. Nasıl ki kimine göre kaşıkla ağzının kenarını silmek kötüyse bize göre de bu şık değildi. Üstelik Montessori bebekleri taa en başından şık ve düzenli masalarda oturuyordu. Kimi o görüntüyü, kimi başka görüntüyü beğenir. Kimine göre o doğrudur. Kimine göre bu...


Ama faydasını bildiğimiz için bu yöntemle başlamaya karar vermiştik yine de. Hoş, belirteyim ki Montesorie yönteminde de bebek liderliğinde beslenme vardır. Ama önce püre kaşıkla başlanır sonra çatal bıçak ilk zamanlardan itibaren sofrada yerini alır ve bebek kendi yer. Anne baba olarak biz kendi kararımızı vermiştik de işler planladığımız gibi gitmedi tabi ki. Hayat kendi planlarını yaptı. Ecem ile Kaan da kendilerininkini.

Bizim ikizler ek gıdaya altı aylıkken başladı. Ama dokuz hafta erken doğan iki bebek için bu düzeltilmiş olarak dört aylıklar demek. Anlayacağınız dik oturmaları mümkün değil. Dik oturmalarını bekleseydik  o zaman ek gıdaya başlamak için çok geç olacaktı. Prematüre doğup da BLW ile başlamak mümkün değildi yani. Bu nedenle mecburen  klasik püre kaşık ile başladık. Ancak zamanında doğmuş tek bebeğiniz varsa ya da zamanında doğmuş ve ek gıdaya başlarken dik oturabilen ikiz, üçüzleriniz varsa ve "yardımcısız da yaparım" diyorsanız ( ya da belki yardımcı, yardımcılarınız vardır ) bu yöntem size uyabilir.

Uffff çok konuştum farkındayım...

Aslında itiraf edeyim. Arada çaktırmadan BLW yöntemi denemedim değil. Aslında burada BLW yönteminden çok evlatlarımın kendi kendilerine yemek yemelerini dilememdi tüm sebep. Çünkü sağlıklı olan budur. Fırsat verilir ise her şeyi yapabilirler. Yaklaşık dört aylıktan beri destekli de olsa kendi biberonlarını kendileri tutan bebeklerime bu konuda da güvenmeliydim. Sekiz aylık olduklarında Ecem, Kaan'dan  önce dik oturdu ve ben hemen havuç hazırlayıp eline verdim. Kızım tamamını ağzına sokmaya çalıştığı için havuç parçasının tümü ağzındaydı ve boş yer kalmadığı için diliyle de döndüremedi anlaşılan ve ben gözlerimi Kaan'dan Ecem'e çevirdiğim anda kızımın boğulmak üzere olduğunu gördüm.  Önce bekledim başa çıkabilecek mi diye. Ama nafile, yapamadı. Hemen müdahale ettim ve ardından hıçkıra hıçkıra ağladım.  Aslını isterseniz inanılmaz soğukkanlı biriyimdir. Bu yaşadığım beni yıldıracak bir olay da değildi. Üstelik bu gayet de doğal bir şeydi. Eline verdiğiniz yiyeceği damaklarıyla ezerek püre haline getirebiliyorsa bebek, nefes borusuna kaçacak bir parça da olmaz. İlk denemelerinde öğürürlermiş ki kaşıkla beslenirken de öğürüyorlar çünkü emme refleksleri henüz tam olarak kaybolmamış durumda. Ay ben bunları hepsini hepiciğini biliyoruuuuuum. Ama iki bebeğe tek başına bakmaya çalıştığınızda çok dikkatli olmak zorundasınız. Birine bakarken diğerinin bir şeyini kaçırma ihtimalini o gün orada yaşamış oldum. Ben bu riski alamazdım. Yoksa yılmazdım. "Bi daha dene kızım " derdim.  "Şimdilik böyle" ve "bitmiştir" dedim. Bu ilk denememdi. Oğuz Bey'e anlatınca "Bir müddet sonra tekrar denersin" dedi yine de.

Ikinci denememde dokuz aylıklardı (düzeltilmiş yedi)  ve ikisi de gayet dik oturuyordu ve mama sandalyelerindeydi.  Haşladım balkabağını uygun şekilde ve koydum önlerine.  Bu sefer her şey yolundaydı.  Ikisi de o minik parmaklarını kabaklara götürüp tuttu, aldı, inceledi, ağzına götürdü, yemeye çalıştı, tüm gücüyle ezmeye çalıştı, döktü, masayı yaladı, düşürdü, tekrar aldı... ve sizin anlayacağınız tam anlamıyla BLW yöntemi gerçekleşti ve ortalık battı. Sadece ortalık olsa iyi...  Üstleri başları, saçları, kulakları... Her yer her yer balkabağı oldu. Aslında olması gereken oldu. Bu çok güzel! Gayet de başarılılardı.


Bu şekilde devam edip Blw'ye geçebilir miydim?  

Tek bebeğiniz varsa ya da yanınızda bir yardımcı... Ya da tek başıma ikizlerimle BLW de yapacak kadar gücüm var diyorsanız... Evet. Çok da rahat geçebilirsiniz. Elbette farkla. Bir defa püre ve kaşıkla başlamış olduk. Artık bunu değiştiremeyiz. Ama dünyayı kendimize zindan da edemeyiz. Bu sadece bir yöntem ve dünya üzerindeki tek doğru değil. Şu ya da bu şekilde BLW ile başlayamamış pek çok anne var. Kendinizi üzüp strese sokmayın lütfen. Önemli olan tek şey sizin ve bebeğinizin mutlu olması, sağlıklı olması. Gerisi teferruattan başka hiç bir şey değil.

Şimdi bende iki bebek ve tek başına olunca işler biraz karıştı.  Ha şöyle.  Aslında yine sorun olmazdı, altından kalkardım.  Ancak  ikisi aynı anda deliler gibi ağlamaya başlayınca her zaman zor olur. Çünkü yeteri kadar doymama ihtimalleri var. Çünkü maalesef bu bebeler beslenmeye püre ile başlamak zorunda kaldılar. Çünkü mama sandalyesinde uzun süre oturmayı sevmiyorlardı (haklılar), süre uzamış ve sıkılmışlardı. Devam etmek istiyorlardı yemeye ama artık o sandalyeden inmeleri şarttı. İşte şimdi Maria Montessori'ye daha daha bir hak verdim. Size bu hanımefendi ve yöntemi hakkında da bildiklerimi aktaracağım. Hadi indirdim. Bir kere sinirlendi mi kolay kolay susmayan bir oğlum vardı. Şu an ne yaparsanız yapın bir şey de yemezdi, içmezdi.

Tek bebek olsaydı, bunların hiç biri sorun değildi. Ama, ama benim iki tane birbirinden güzel evladım vardı. Ne yapayım? Hepimizi mutlu edecek sağlıklı bir çözüm bulmak zorundayım ;) Ben de süt içirdim ikisine de.  Sakinleşir gibi oldular. Şimdi ikisinin de derhal banyoya gitmesi gerekiyordu. Çünkü ikisi de bu hallerinden pek memnun olmamışlardı. Ecem kaşınıp saçını çekmeye başlamıştı. Titiz bir kızım var benim ;) Ben sadece tek seferde birini alabilirdim. Ikisini aynı anda yıkayamazdım ki.  Hadi birini götüreyim desem diğerini mama sandalyesinde bırakamazdım.  "Al, bırak yere be kadın"  diyebilirsiniz.  Ancak o bebek, bıraktığınız yerde kalmaz havluya sarsanız durmaz.  Her yer iyice batar  ve bütün evi temizlemek zorunda kalırdım. BLW bu? Ne bekliyordun? Aynen öyle oldu.  Başka çarem de yoktu.

Sakinleşince Kaan daha rahat kendi kendine takılabiliyor. Aldım onu bıraktım oyun alanına halıya. İnşallah sadece orada durur. Aldım Ecem'imi doğru banyoya. Kızımı yıkadım, giydirdim, saçını kuruladım getirdim içeriye.

( "Saçını sonra kurulayıverseydin" dedi bir arkadaşım. Cevap veriyorum samimi olduğumuz için gönül rahatlığıyla "Çok biliyorsun tatlım. Onların saçını hemen kurutmazsan akşamına hastalar." ) 

Bu arada Kaan yine de ağladı. Sonra Kaan'ımı aldım, yıkadım, kuruladım, saçını kuruttum getirdim.  Sonra önce ikisinin de batırdığı yerleri, Kaan'ın bizi beklerken batırdığı halıyı, sonra mama sandalyelerini en sonda tüm yeri sildim süpürdüm. Tabi ki halının üstünden çıkıp her yeri dolanmış. Yerdeki çarşaf ve kılıfları değiştirdim. Tüm bunları "içimden" söylene söylene yaptım.  "Blw senin neyine bi başına" dedim. "Bunu günde iki üç posta yapamazsın. Sen de tükenirsin. Devam et kaşıkla beslemeye."

"Pes etmişsin. Kolaycı anne." dedi biri. Gel iki bebeğe eve hiç bir iş için yardımcı almadan sadece eşinin desteği ile kendin bak da göreyim! Eşimin tüm gün işte olduğunu da ekleyeyim mi?! Hmm?

Bir başka arkadaşım da "Biriyle başlasaydın keşke. Sadece o kirlenirdi. Bu kadar stres olmazdın canım." dedi. Aklına sağlık arkadaşcağızım. Yemin ederim aklımın kıyısına bile yaklaşmadı böyle bir fikir... ( Burda kafam bazen gerçekten çalışmıyor ifadesi var yüzümde dostlar!!!! )

Bazı gömlekler herkesin üstüne olmaz. Oğuz Bey de "Başlarım BLW'ne... dedi. "Kendine eziyet etme, bu da kusur kalıversin. Önemli olan sağlıklı ve mutlu olmaları. Tabii senin de!"

Tamam, sustum ;)

İşte böyle Sevgili dostlar, BLW benim uygulayamadığım ve ek gıdaya başlarken uygulayamayacağım bir yöntem oldu. Ama benim kafamı karıştıran şuydu. Klasik yöntem ile bebeklerini besleyen pek çok anneye zaman zaman çok katı eleştiriler de getiriliyordu. Bloglarda, gruplarda, okuduğum pek çok yerde bu yöntemi uygulamayanlara karşı alınmış bir tavır vardı sanki ve beni derinden etkilemişti. Sanki bu yöntemi uygulamamak ( ya da uygulayamamak) yetersizlik belirtisiymiş gibi, bebeklerim tadım günlerini doğru düzgün yapmaz isem alerjiden mahvolacaklarmış gibi, sanki kaşıkla beslenmeyi reddedip birbirimize hayatı zindan edecekmişiz gibi, sanki ilerde yeme bozukluğu sahibi olacaklarmış gibi... Ödüm koptu desem yeridir. Beni tek rahatlatan Montessorie bebekleriydi.

Bu arada ikiz ve üçüzleri ile BLW uygulayan muhteşem anne babalara da selam olsun... Saygıyla ve imrenerek selamlıyorum sizi. Helal size ve kocaman maşallah ;)

Peki. Bize ne oldu? Hayat bize zindan mı oldu?
Buyurunuz okuyunuz efenim... Ecem ile Kaan Ek Gıdaya Geçer...

Ek Gıdaya Geçişte BLW Yöntemi Nedir?

Ne demek BLW?

Bu da nedir Allahım? Son zamanlarda pek çok kişiden duyar olmuşsunuzdur. Aslında bu bir kısaltma. Baby Led Weaning" in kısaltılması. "wean" kelimesi İngiltere'de "beslenmeye tamamlayıcı gıda eklemek" ; Amerika'da ise "emzirmeyi bırakmak" anlamında kullanılıyor. Ama burada anlam ek gıdaya başlanırken bebeğin taa en başından kendi kendini beslemesi olarak karşımıza çıkıyor. Kısaca "Bebek Liderliğinde Beslenme".  Nasıl mı? Şöyle...

Diyorlar ki 'bebeğinize güvenin, doğaya güvenin.' Yiyecekleri doğru şekilde kesin, haşlayın ve bebeğinize sunun. Hem de ek gıdaya başlayacağınız ilk seferden itibaren. Sonra bekleyin. Eninde sonunda eline alacak, evirip çevirecek, ağzına sokacak, dişi olmasa bile o güçlü çenesi ve damaklarıyla parçalar kopartıp ezecek ve yutacak. ...

lkjhgsdhfgdjshn

Hani filmlerde olur ya aniden duruverir sahne. Aynen öyle oldu değil mi? Ya boğazına kaçarsa, ya yutamazsa, ya boğulursa...vb. Ortalık ne olacak? 

Sakin lütfen...

Evet, boğulma tehlikesi, boğazlarına yiyecek kaçması ihtimalı hep var ve de olacak. Sadece bu yöntemde biraz fazlaymış gibi duruyor ama doğru uygularsanız öyle olmayacak. Üstleri başları, her yer her yer batacak. Hazır olun. Haklı endişeler ve korkular. Buna alışık değiliz çünkü. Bizim toplumumuza biraz ters bu iş. "Uçak geliyor" lar, elinde kaşık çocuk peşinde koşanlar, kaç yaşına gelmiş "hala annesi kaşıkla ağzına tıkanlar", hangi yaşta olursa olsun "bir şey yemiyor"lar ülkesiyiz biz... Emin olun bu yöntemi kullanan pek çok anne baba tanıyorum ve bebiklerimiz gayet mutlu ;)

Bu yöntemle neyi, nasıl ve ne kadar yiyeceğini bebeğinize bırakıyorsunuz. Özgür olduğu için kaşığı mamayı reddetmiyor ve keyifle istediğinden istediği kadar yiyor. Bu arada siz de rahat rahat kendi yemeğinizi yiyorsunuz tabi ki. Ama bebeği asla yiyecekle yalnız bırakmamak, sık sık ona hissettirmeden kontrol etmek şartı ile. Ayrıca bebeğiniz kendi vücudunun ihtiyaç duyduğu besinleri seçip yediği için dengeli ve sağlıklı beslenmiş oluyor. Tabi ona ne sunduğunuzla bağlantılıdır bu. Ona ne verirseniz onu yer.

Bu yöntemde ilk etapta anne babanın çok da sabırlı olması gerekiyor ve bir o kadar da rahat. Ortalık battı, üstü başı battı, rezil olduk demek yok ;) Sonra sonra alışacaklar ve siz de bebeğiniz de savaşmadan rahat rahat aile masasında keyifle yemek yiyeceksiniz. Kulağa çok hoş geliyor değil mi?

Hemen belirtmeliyim. Montessori'yi de sık sık duyuyorsunuz bu aralar. O da harika başka bir felsefe. Onunla bebeklerin ek gıdaya geçişi de BLW'ye temelde bebeğin kendini beslemesi fikri bakımından benziyor. Farklar var ama tam ayrıntılarını hala araştırıyorum. Paylaşacağım...

Daha Fazla Bilgi ve Destek İçin

( O tabak Bitecek mi? yazarları da Gill Rapley ve Tracey Murkett) İnternetten bile sipariş verebileceğiniz BLW yöntemini anlatan çok güzel bir kitap. Bu kitabı okuyabilirsiniz. Eminim yenileri yazılıyordur Türk anneleri tarafından. Ama henüz benim bildiğim yok. Gören duyan haber virsin... Peki pratikte de bu kadar hoş mu gerçekten? Vallahi sosyal medyada pek çok blog, vlog, facebook grubu, instgram sayfasında bunu başaran muhteşem anne baba örnekleri var. Onlara bi göz bi kulak... Kitaplardan bile daha fazla destek alabilirsiniz. Hepsini yürekten tebrik ediyorum ve darısı sizlerin başına diyorum.

Bir de belirtmek istiyorum. Bu yöntem sadece bebeğin döke saça yiyeceği bir yöntem değil. Burada hangi yiyeceği nasıl vereceğinizi, hangi yiyeceklerin ne zaman verileceğini, sağlıklı pişirme, saklama yöntemlerine....kadar pek çok bilgiyi öğrenebileceğiniz de bir yöntem. Uygulayanlardan pek çok bilgi edinirsiniz. Hepsi sağolsun ;)



Bunca başarının içinde biz ne ettik peki? İki prematüre bebekle ne yapabildiysek onu ;) Bizim BLW macerasını anlatacağım size ve biraz hayal kırıklığına uğratacağım sizi ya da belki bu yöntemi tercih etmeyecek ya da edemeyecek annelerin yüreğine su serpeceğim. Orasının takdiri sizindir. Sonuçta bu bir yöntemdir, tercih meselesidir. İlla ki bu doğrudur diye bir şey söz konusu değildir.Ayrıca bu yöntemden daha öte bebekleri sağlıklı besleme ve onlara sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırma amacı taşıyan bir felsefe de aynı zamanda.

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Ecem ile Kaan İşaret Dilini Öğreniyor





Tabi ki önce anne öğrendi. Babayı zorladı ;))))

Siz de bizim gibi daha konuşmaya başlamadan bebeğinizle erken iletişim kurmak istiyor iseniz önce bu yazımızı okuyunuz lütfen. Sonra sizi buraya yeniden bekleriz ;))


Araştırdık, öğrenmeye başladık. Bebeler de öğrenmeye hazır. Her şey güzel... Peki nasıl yapacağız?
Nasıl yapacağımızla ilgili fikir vermesi açısından aşağıda iki tane video linki var, izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=lKh7_uHWYgM
https://www.youtube.com/watch?v=Xqru3uBi0KQ



Bana sorarsanız; öncelikle bunu bir ders gibi düşünmeyin lütfen... Bebeğimizi karşımıza oturtup anlatmak yerine günlük hayatta yani yaşayıp giderken hem gösterip hem işaretleri yapıp hem de kelimeyi tekrar söylerseniz ve bunu her defasında hiç usanmadan tutarlı bir şekilde tekrar ederseniz kesinlikle sonuca ulaşırsınız. Boşa kürek çektiğinizi zannederken bebekleriniz kayıtta olacak ve hiç ummadığınız bir anda size işaret dilini kullanarak bir şeyler anlatmaya başlayacak. Derslerde bazen boşa kürek çektiğimi hissedip "Acaba anlatamadım mı? Öğrendiler mi?..." diye hayıflanırken biri yanıma gelip "You beautiful Mrs." diyerek o minik elleriyle "güzel" işareti yaptığında yaşadığım keyfi anlatamam.

Şimdi sıra kendi bebeklerimde. Burada sizinle süreci paylaşmaya çalışacağım:

Anne hazırlanıyor... Baba anneden öğreniyor ;)

En temel olduğunu düşündüğüm kelimeleri seçtim: 
Anne, baba, anneanne, babaanne, dede, süt, bez değiştirelim, seni seviyorum, acımak, bitti, daha çok, gitmek, öpmek, güle güle, hoşgeldin, kedi, kuş, teşekkür ederim, lütfen, özür dilerim... gibi.
Bu kelimeler sizin için farklılık gösterecektir. Evde büyük kardeş var ise abla ya da abi kelimelerinin işaretlerine ihtiyaç duyacaksınız.

Konuşurken sürekli bu işaretleri yapmaya başladım:
Önce benim öğrenmem gerekiyordu. O yüzden erken başlamayı dert etmedim açıkcası.
Ecem ve Kaan 5,5 aylıkken başladım. Premetüre iki bebek için oldukça erken bir dönem söyleyeyim hemen.

Bu arada bana pek çok eleştiri geldi! Elbette size de gelecek. Kaçarım sanmayın ;)

 "Sağır değiller, dilsiz değiller, saçmalama" en ağır ve çirkin eleştirlerden biriydi. Evet duyuyorlar çok şükür ama duyamayabilirlerdi ki böyle pek çok bebeğimiz var. Dilsiz değiller mi? Henüz bilmiyoruz çünkü konuşmayı bilmiyorlar! Bir de "Ay kız duymuyorlar mı yoksa? Bir sorun mu var bebeklerinde?" diyenler. Var, evet. Bir sorun var. Sizin beyninizde!

Kimseyi umursamadım. İnandım ve devam ettim. Bu kelimeleri her söylediğimde ağır ve sakin söyledim ve aynı anda işaretleri yapmaya başladım. Kullandıkça öğreniyorsunuz, yenilerini eklemek kolaylaşıyor, rahat olun ;)

İşaretini bulamadığım kelimeleri uydurduk:
 Odadan ayrılırken "döneceğim" işareti uydurduk. Ya da zaten günlük hayatta kullandığımız işaretleri kullandık. Meşhur "baş baş" işareti gibi ;)

Kullandıkça ihtiyaç duyduğumuz başka kelimeleri fark ettik:
Ek gıdaya geçerken "kaşık, çatal..." su ihtiyacımız arttıkça "su".... Bunu biraz biz biraz da Ecem'le Kaan belirledi. Örneğin Ecem için "dur" işaretine ihtiyaç duyarken Kaan için çok da gerek kalmadı ya da marakaşlarını "salla" işareti için hiç uğraşmamıza gerek kalmadı. Hemen kaptılar.

Önce işaretleri anlamaya başladılar:
Öğrenmek de böyledir. İzlersiniz, anlarsınız. Önce "kaparsınız" Ancak yapmaya başlamak zaman alır. Zamanla fark ettik ki bizim kuzular işaretlerle neyi kastettiğimizi çok rahat anlıyorlardı. Ecem'e bakıp "süt" işareti yaptığımda gözlerinin içi gülüyorsa acıkmış demekti. Ya da "baba" işareti yaptığımda hemen ikisi de kapıya dönüp bakıyordu. Çünkü onlar için şimdiye dek "anne" evdeki biri "baba" ise kapıdan akşam gelen biri idi.

Sonra işaret dilini kullanmaya başladılar:
Ne olursa olsun çok mutluydum. Ne demeye çalıştığımızı anlıyorlardı. Biz de onları üç aşağı beş yukarı çözmüştük. Sadece onların da işaretleri kullanmalarını bekliyorduk heyecanla. Ancak emin olun bu her bebek için farklı bir süreç ve işaretleri yapmaları kesinlikle zaman alıyor. Bizim farkımız birbirinden farklı iki bebeği aynı anda gözlemleme şansımızın olmasıydı. Anne aynı baba aynı ortam aynı. "Bir bebek başka bir bebek başka davranabilir"in en güzel örneği bizimkiler oldu.

Aradan sabrımı zorladığım üç buçuk ay geçti. Bıkmadan usanmadan işaretleri yaparak konuştuk evlatlarımla. İnsanların "deli mi bu kadın?" , "aaa çocukları sağır galiba? yazık..." ....gibi pek çok garip bakışlarına rağmen, (Ki böyle özel durumda olan annelerin babaların durumunu yaşayarak bir kere de daha anlamış oluyor insan.) Oğuz Bey'e her defasında "işaretini yapar mısın?" diyerek hatırlatmak zorunda kalmama rağmen inatla direnerek geçti bu üç buçuk ay. Kimi bebekler sekiz aylıkken kimi bebekler on aylıkken ilk işaretlerini yapabilirmiş. Çok da strese girmeden, aslında yedi buçuk aylık (düzeltilmiş ayları) olduklarını aklımda tutarak sabırla bekledim.

Veeeee Ecem bizi ödüllendirdi. Bir pazar günü ailecek yerde oyun alanlarında uzanırken Ecem "bez değiştirme" işareti yaptı!!! Sanki?!! O işarete mi benziyordu acaba? Oğuz bey bana ben ona birbirimize bakakaldık. Sadece bir kere yapmıştı. Emin olamadık da. Ama kalkıp bezini kontrol ettik ve Tatataaaaam ;) Hemen bez değiştirme işareti yaparak bezini değiştirdik. Allahım zil takıp oynayabilirdim misali... Sevincimizi tarif etmek zor...

Ecem bir daha bez değiştirme işaretini bir hafta sonra yaptı. Bu arada Kaan'dan ses yok! Ecem işine gelince işareti yapıyor işine gelmezse yapmıyor ama Kaan Bey hala tembel bir çocuk ;)

GÜNCEL:
Ecem on aylık (düzeltilmiş sekiz ) ve mutfakta sohbet ederken "baba" işareti yaptı. Ahhh ahhhh onca ay uğraşıp didinen ben, gözünün içine baka baka gülümseye gülümseye "baba" işareti yapılan Oğuz bey ;) Allah'ım önce bi' kızdım içimden ama sonra eşimin gözlerindeki mutluluğu ve baba-kız bakışmalarını görünce hem içimde kocaman bir mutluluk peydah oldu hem de gurur duydum evladımla. Kaan'a gelince... O hala Tembel Küçük Bir Adam ;)




Daha Konuşmaya Başlamadan Bebeğinizle Erkenden İletişim Kurmak İster misiniz?


Bu fikir de aklıma nereden geldi. Derslerimde öğrencilerime İngilizce öğretirken beden dilimi çok kullandığımı ve hatta kelimeleri söylerken elimle işaretler yaptığımı fark etmiştim. Bunun sebebinin ilk önce hiç Türkçe kullanmamaya çalıştığım için öğrencilerimin ben konuşurken gözlerime boş boş bakmasıydı. Herşeyin de resmini videosunu bulamıyor, çizemiyor ya da anlatamıyordum. Bazen de onlar beni anlıyor ama kendilerini ifade etmekte zorlanıyorlardı. Başlangıç noktam buydu. Bir diğer neden, öğrenme için mümkün olduğunca çok duyuyu harekete geçirmek gerektiğiydi. Görecekler, duyacaklar, dokunacaklar ve en önemlisi kendileri yapacaklar. Beden dilini çok kullanan biri olmam, yerimde duramamam ve öğrenmenin bilimsel sürecinin getirileri beni bu yöntemi kullanmaya itti.

Ben o zamanlar çocuk sahibi olmadığım için bebekler işin içinde yoktu. Ama bir gün kitapçıda gözüme Yasemin Yusufoff'un Bebek İşaret Dili kitabı gözüme ilişti. Kurcalamadan duramadım. Tabi ki de hemen aldım. Okuyunca oturdu taşlar... İşte taa o zaman karar verdim bir gün çocuğum olursa kesinlikle böyle yapacağım diye. Bu arada derslerde de ne kadar doğru davrandığımı bir kere daha anlamış oldum.

Ne gerek var?

Çok gerek var. Şu sözü duyarız "Ağzı var dili yok. El kadar bebe. Bir derdi var ama..." Konuşmaya başlayana kadar hatta kelimeleri düzgün telaffuz edene, derdini anlatmaya yetecek kadar cümle kurabilene kadar bebekleri anlamak çok zordur. Çoğu zaman ağlayarak anlatmaya çalışırlar ya da o minicik parmaklarıyla işaret etmeye çalışırlar biraz büyüdüklerinde. Emin olun, onlar için de dertlerini anlatmak çok zor. Biz de anlayamayınca... Düşünün bir kere: Yabancı bir ülkeye gittiğimizde dillerini bilmiyorsak beden dilini kullanarak, işaret ederek derdimizi anlatırız ya da turistlere ellerimizi gitmek işareti yapa yapa "go,go.." dememiz meşhurdur, değil mi? O zaman bebeklerimizle erken iletişim kurmayı denememizde ne sakınca var? Ki pek çok deneyen ve başaran varken...

Sadece bebeklerle erken iletişim kurmak da değil getirisi. Bebeklerimiz kaslarını, psikomotor becerilerini kısacası bedenlerini daha etkin kullanmayı da öğreniyorlar ve kendilerini daha rahat ifade edebiliyorlar. Kendilerine güvenleri artıyor çünkü sizinle iletişim kuruyorlar. Öğrenirken pek çok duyuyu kullanmanın faydası gibi işaret dili de öğrenmeyi pekiştiriyor. Üstelik konuşma dilinin yanında hatta daha önce bir başka iletişim dili öğrenmiş oluyorlar.

Bu nedenlerle karar verdim anne olunca işaret dilini kullanmaya.

Peki ne zaman başlamalı?

Geçti zaman... Ben artık ikiz annesiydim...  Aklıma geliverdi işaret dili! Hemen mi başlamalıydım acaba? Panik olmadan araştırdım hemencecik. Uzmanlara göre size bir şeyler anlatmaya çalıştıkları, bir şeylere işaret etmeye başladıkları zaman yani hemen hemen beşinci ve altıncı ay. Ben kendi tecrübeme göre bebeklerimin benimle göz teması kurduğu, beni ve çevreyi dikkatle izlemeye başladıkları ilk andan itibaren başlamaya karar verdim. O gözler dikkatliydi... Öğretmenlik deneyimlerimden biliyorum. Bir çocuk hazırsa sizi gözünü ayırmadan izler ya da izlemediği izlenimini verse bile ama kayıtta olabilir. O yüzden hiç bir şeyi boşa yapmazsınız aslında. Zamanla tecrübe sahibi oldukça bunu çok kolay ayırt edebiliyor, hissediyor insan. Ben de hemen hemen beş-altı aylıklardı karar verdiğimde, hazır olduklarını hissettiğimde. Siz de kendi bebeğinize ya da bebeklerinize göre hareket edin ama altıncı ayda başlama fikri aklınızın bir köşesinde bulunsun. Çünkü size tam tepkiler vermiyorken çok erken de başlamanın gereği yok. Ancak siz kendinizi biraz daha erken eğitmeye başlayın işaret dilini bilmiyorsanız. Öğrenmek gerek ki kullanalım bebelere ;)

Prematüre ve özel ilgiye ihtiyaç duyan bebeklerin anne-babaları için hemen araya gireceğim izninizle. Bebeklerinizin nörolojik gelişim sürecini dikkate almalısınız. Bu konuda bebeğinizi izleyen bir nörolog mutlaka olacaktır. Ona danışabilirsiniz. O da olamadı benim gibi içgüdülerinize güvenin lütfen. Gözlerinizin içine bakıp size bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama başarılı olamıyorsa ve bu yüzden ağlıyorsa hazır demektir. Bizimkiler doğduklarından altı ay sonra yani düzeltilmiş dört aylıkken başladık biz çünkü nörolojik olarak hazırlardı. Bir başka arkadaşım ise normal zamanda doğmuş bebeğine altıncı ayda başlamadı yani tam da başlanması gereken zamanda ;) Erken başlamanın zararı olmaz; geç kalmayalım yeter.

 Ne var ki, Yasemin hanımın kitabı bana yeterli gelmedi. Çünkü ben sadece konuşurken değil, şarkı söylerken de ya da hayvanlar ilgi kartlarını çalıştırırken de işaret dili kullanıyordum. Bazı ihtiyaç duyduğum kelimeler kitapta yoktu "dönmek" gibi. Bu nedenle daha derin araştırmalara daldım her zamanki gibi. Neler çıktı karşıma neler... Bir kere bizde benim bildiğim sadece Yasemin hanım var bu işi tanıtan, anlatan, öğreten (umarım niceleri eklenir.) Güncel: Artık başkaları da var! Ama o da Amerikan İşaret Dili temelli ve internette sadece nasıl yapacağınızı anlatan videoları ve kitabını referans gösteren açıklamalar var. Bence daha fazla bilgi ve ayrıntıya ihtiyacımız var. Eğer yabancı diliniz varsa bebekler için size bir sürü kaynak var ama yoksa da üzülmeyin. İngilizce bilmiyorsanız bile yardımcı olacak pek çok internet sayfası ve videosu var. Sadece "Baby ASL" ya da "baby signing language" diye aratmanız yeterli ya da bu linke tıklayın https://www.youtube.com/results?search_query=baby+sign+language  Bir göz atın derim. Bu aramaları facebook, instagram ve pinterest gibi sosyal sitelerde de yapabilirsiniz. Türkçe kaynaklar için de sadece "Türk İşaret Dili" olarak aratabilirsiniz işaretleri öğrenmek amacıyla.  Bebekler için özel bir çalışma yok ama çok da gerekli mi şimdilik bilemiyorum. Ben en çok beğendiklerimi burada paylaşacağım. Dilerim bizde de artar bu alanda çalışmalar... Kim bilir belki ben el atarım eğer altından kalkabilirsem ;)

http://bebekuniversitesi.com.tr/index.php?lan=T  Yasemin Yusufoff'un internet site adresini de ziyaret edebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=IzEim3aW254  Bu videoyu izleyebilirsiniz fikir vermesi açısından...

http://www.babysignlanguage.com/  ise yine faydalı olduğunu düşündüğüm bir site. Her kelime için video ve flashcardlar hazırlamışlar.

Bir de araştırmalarım sırasında karşıma çıkan ve hayran olduğum biri olan Laura Berg'den bahsetmek istiyorum size. Bahsetmeden geçemeyeceğim çünkü. Hamile iken evde bebeğiyle boş durmak istemeyen ve işaret dilini kullanıp onunla erkenden iletişim kuran ve sonra bunu tüm annelere tavsiye edip ülkesi Kanada'da inanılmaz başarılara imza atan bir anne. Onu sitesinden ya da youtube kanalından takip edebilirsiniz. http://mysmarthands.com  internet sayfası ama youtube'da "my smart hands" yazarsanız  ya da buraya tıklarsanız https://www.youtube.com/results?search_query=my+smart+hands kendi çocuğu ile videoları var. Oldukça faydalı olacağını düşünüyorum. Hatta akıllı cep telefonları üzerinden uygulamaları bile var.
http://mysmarthands.com/baby-sign-language-apps/


İşi benim gibi ilerletmek istiyorsanız ya da ben Türkçesini kullanayım diyorsanız pek çok kaynağa ulaşabilirsiniz. Burada hemen belirtmek istiyorum ki gönlüm Türk İşaret Dili'ni kullanmaktan yana. Ama bebekler için kullanımda o kadar kısıtlı kaynak ve deneyim eksikliği ile karşı karşıya olduğumuz için ister istemez yurt dışı kaynaklara göz atmak durumunda kalıyoruz. Bir de bebekler için basit kolay yapılabilir işaretlere ihtiyacımız var.

Türk Dil Kurumunun Türk İşaret Dili sözlüğüne ya da akıllı telefon uygulamasına buradan ulaşabilirsiniz:  http://tdk.gov.tr/images/A.pdf
 https://play.google.com/store/apps/details?id=com.isaretdili.sozluk&hl=tr

http://commtechlab.msu.edu/sites/aslweb/browser.htm bu link ise Michigan Üniversitesi Amerikan İşaret Dili sözlüğüne gider...

Aile , günlük yaşam.. vb. pek çok kelimenin işaret dili ile anlatımını bulabilirsiniz bu videoda da  https://www.youtube.com/watch?v=ianCxd71xIo


Biz ne yaptık? Başardık mı? Başımız göğe erdi mi? merak ediyorsanız
Ecem ile Kaan İşaret Dilini Öğreniyor.


30 Haziran 2016 Perşembe

Prematüre Bebeklerde Ek Gıdaya Ne Zaman Başlanır?



Başlamadan söyleyeyim: Yazıyı Ayrıntıcı Anne yazdı; Cool Baba araya daldı ;) Keyifli okumalar ;)



Artık biliyorsunuz çünkü bin kere söylemiş olmalıyım "Bizimkiler 31 haftalık doğdu." Erkenci bebeklere prematüre diyormuşuz, onlara zamanında doğan bebeklerden daha farklı davranmak durumunda kalıyormuşuz. Ek gıdaya başlarken de aynı şekilde farklı bir yol izlemek durumundaymışız Sevgili Prematüre Anne, Babaları ;) Başladı konuşmaya eyvah...

Bizim maceramızı kısaca anlatalım size:

Bizimkiler epey bir erken doğunca "anladık" öncelikli amacımız ikisinin de sağlıklı olmalarını sağlamaktı. Çok şükür ki bunu nasip etti Rabbim ;) Anne karnından çok erken ayrılmaları dışında ve aylarının boy ve kilosuna ulaşmaları gerekmesi dışında bir sorunumuz kalmadı. Ben araştırmacı, ayrıntıcı anne olarak  ben de anneyi ayrıntılarda boğulmasın diye kendinde tutmaya çalışan baba olarak tam da ek gıdaya başlamadan önce araştırma yaparken ayrıntıcı annenin kafasına şu soru birden takılmıştı:

Takılır, takılır!

Prematüre bebekler ne yapacaktı? Prematüre doğmuş bebeklerle ilgili çok fazla bilgi yoktu ve iki ay erken, düşük kilo ile doğmuş iki bebeğe dört aylıkken zaten başlayamazsınız da "Altı aylık oldunuz. Hadi ek gıdaya başlayalım" da diyemezdiniz sanırım. Her zaman dediğimiz gibi bebeğin bireysel gelişim takvimi önemli ama nasıl bileceğiz? İşte tam da bu sırada  -işte bizimkiler 5,5 aylıkken- çocuk doktorumuz " katı gıdaya ufak ufak başlayın" dedi. Hadi bakalım; buyrun burdan bakın! Okumadık yayın bırakmaz!  Bebeklerim daha dik oturamıyordu.  "O tabak bitecek mi?" kitabını okuyordum ve ben BLW yöntemi ile başlamak istiyordum. BLW de neymiş be kadın? (BLW'den bahsedeceğim.)  Üstüne bir de Çocuk Nöroloğumuz da "Ek gıdaya başlayabilirsiniz artık!" deyince bizi bir merak dalgası sardı. Seni sardı; beni değil... Zamanında doğan bebeklerin erken başlamasını uygun görmeyen uzmanlar neden el kadar bebelere "ek gıda" diyordu? Pek çok konuda kronolojik yaşları ve düzeltilmiş yaşlarını hesap ederken düzeltilmiş olarak dört aylıkken mi başlayacaktık ek gıdaya?..........

Offfffff kafa gittiiiii!

Ben durur muyum? Sordum tabi ki "Neden doktor?" Sor, sor. Sormasaydın şaşardım. Doktorumuz şöyle bir açıklama yaptı: "36-37 haftadan önce doğan preterm bebekler -şayet sindirim, solunum, kas gelişimi... gibi fiziksel ve nörolojik olarak normal iseler ve sonrasında da her şey çok yolunda gitti ise altı aylarını doldurduklarında ek gıdaya başlayabilirler. Çünkü anne karnında yeteri kadar kalıp depolarını da yeteri kadar dolduramadıkları için düzeltilmiş olarak dört aylık olmalarına rağmen nörolojik olarak altı aylık olduklarında başlanabilir. Ve şu an sadece mama ile beslendikleri için ek gıda desteğine daha fazla ihtiyaçları olacak. Eğer geç başlarsanız da sorun yaşarız....." diye epey uzun ve beni tatmin eden bir açıklama yaptı. Senden uzun kimse açıklama yapamaz hayatım.


Bütün yerli, yabancı literatürü taradım. Ne yazık ki çok fazla çalışma yok prematüre bebeklerin ek gıdaya geçişi ile ilgili. İyi ki yok ;) Sabaha kadar dinlerdik artık ;) Olanlar da doktorlarımızın söylediklerini destekliyor. Burada kesinlikle üstüne basa basa tekrar edelim. Doktorunuza güvenin. ( Doğru doktor seçimi yaptıysak tabi) Onlar sizi bebeğinizin gelişim düzeyine, sağlık durumuna göre değerlendirmeler yaparak yönlendirecektir. Tavsiyeleri altın değerindedir. Haklı.

Prematüre bebek işi karışık işte. Velhasıl kelam bizim ikiz kuzular, genel gelişimleri hemen hemen normal bebeklerle aynı olunca kronolojik olarak yani diğer bebekler gibi altıncı ayda doktorlarımızın tavsiyesi ile ek gıdaya başlama macerasına atıldık.Buradan şu anlam çıkmasın: Prematüre doğan bebekler erken başlayabiliyorlarsa normal zamanda doğan bebekler de başlayabilir. Hayır öyle bir çıkarım yapamayız( Bilmediğiniz konularda ahkam kesmeyelim efenim. )



Bu macerayı ayrıntılarıyla anlatacağız size. Anlatmaz mıyız hiç? ;) Ancak bu bilgiler haricinde yüreğinize su serpecek bir şey söylemek isterim bir Anne gözüyle:

Evet. O küçük sevimli yaratık ya da yaratıklar erken gelerek bizi korkuttu. Pek çok konuda da bu nedenle zorluk yaşadık. En çok da kaynak sıkıntısı! Ek gıdaya geçiş ise ayrı bir macera oldu, oluyor ve belki de sizler için olacak. Olsun! Hiç endişelenmeyin lütfen! Sadece biraz yavaş ilerleyecekler çünkü erken doğdukları süreden dolayı eksikleri var. Ama görecekseniz ki korktuğumuz, abarttığımız, panik olduğumuz gibi olmayacak. E ben dedim sana ama dinlemedin ki... Bebiklere güvenin ve serinkanlı olun. Sabırlı olmanızı tavsiye etmek ve 'istediğiniz ek gıdaya başlama yöntemini kullanamayabilirsiniz' demek dışında zamanında doğan bebekler gibi davranacaklarını söyleyebilirim:

Az yiyecekler, çıkaracaklar, sabrınızı zorlayacaklar ve siz her anından keyif alacaksınız (?) ;)))
Sakin ;)

:) Diyene bak.


Zamanında Doğmuş Bebeklerde Ek Gıdaya Ne Zaman Başlanır? yazımızı okumanızı tavsiye ederiz size. Fikir sahibi olursunuz. Prematüre iki bebekle ek gıda maceramız yazısını da hazırlar hazırlamaz sizleyiz yine ;) Hem prematüre hem de zamanında doğmuş bebek ebeveynlerine faydamız dokunursa ne ala ;)))
 Eyvallah.


  

Bu yazıyı yazarken faydalandığımız kaynaklar:

"Yazsak roman olur" diyebileceğimiz kadar çok kaynağımız var aslında. Yıllarca ders aldığımız hocalarımız, okuduğumuz ders ve ders dışı kitap ve yayınlar, bilimsel çalışmalar, gazete, dergiler ve internet kaynakları. Bir de hayatımıza birikimleriyle renk katan bir sürü güzel insan. 

Okuyalım Bölümü'nde fırsat buldukça kitap yorumlarımızı da yayınlayacağız. Göz atmanızı tavsiye ederiz ;)

Burada sadece bilgi tazelerken faydalandıklarımız (insan ne de olsa unutuyor) , hakkında hiç bilgi sahibi olmadığımız konuları öğrenirken yararlandıklarımız ve konu ile doğrudan ilgisi olanları göz atmak için bulabilirsiniz:
Kitaplar:
    • Bebek ve Küçük Çocuk Bakımı 0 - 5 yaş , Amerikan Pediatri Akademisi
    • O Tabak Bitecek mi?,  Gill Rapley, Tracey Murkett
     
Ulusal ve Uluslararası Bilimsel Kuruluşlar ve Bilimsel Çalışmalar:

  •  http://tegm.meb.gov.tr/dosya/okuloncesi/0-36ayliksaglikbakimeslenme.pdf
    http://www.thsm.gov.tr/upload/files/BEBEK%20BESLENMES_-WEB%281%29.pdf
  • Dünya Sağlık Örgütü,
    Amerikan Pediatri Akademisi,
    Avustralya Ulusal Sağlık Araştırma Konseyi
    UNICEF
 İnternet yayınları:
  • blw bağlantılı
http://www.rapleyweaning.com/assets/blw_guidelines.pdf
http://boyleykenboylee.blogspot.com.tr/2013/04/iyisiyle-kotusuyle-blw-baby-led-weaning.html#.VqQCq1L2Kfd


  • Bebeğin ek gıdaya hazırlığı ve başlama

http://www.babycenter.com/0_introducing-solids_113.bc?page=2
http://www.webmd.com/parenting/baby/baby-food-nutrition-9/starting-solid-food?page=2
http://www.parents.com/baby/feeding/solid-foods/starting-solids-guide/
http://www.askdrsears.com/topics/feeding-eating/feeding-infants-toddlers/starting-solids/faqs-about-solid-foods/solid-food-for-baby
http://www.rapleyweaning.com/assets/blw_guidelines.pdf
http://www.milliyet.com.tr/premature-bebegin-beslenme-takvimi-pembenar-detay-bebek-1405001/ http://www.prematureanneleri.com/ek-gidaya-geciste-dikkat-edilmesi-gerekenler/ http://www.bebekhastanesi.com/makale_detay.asp?MakaleID=46
http://www.mehmetturfanda.com/tr/article/desc/35475/bebeklerde-ek-besinlere.html
http://www.doktoramcam.com/Makale/Detay/premature-bebeklerin-bakimi/896
http://www.ayseoner.com.tr/beslenme/6-8-ay-yemek/adim-adim-ek-gidaya-gecis/
http://www.gurmebebek.com/6-8-ay/ek-gidaya-gecis-rehberi/300003,40763
http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.com.tr/2012/12/ek-gdaya-baslama-meselesi.html
http://tegm.meb.gov.tr/dosya/okuloncesi/0-36ayliksaglikbakimeslenme.pdf
http://www.thsm.gov.tr/upload/files/BEBEK%20BESLENMES_-WEB%281%29.pdf


  • Diğer


http://www.milliyet.com.tr/premature-dogan-bebekler-artik-daha-sansli-pembenar-detay-aile-1634688/
http://www.annelikvegebelik.com/41-hafta-gebelik-ve-hamilel