Teknolojinin Verdikleri... Aldıkları... diye bir yazı yazmıştım. Üstüne Facebook üzerinden oynanan Avataria diye bir oyun ile ilgili hem Ekşi Sözlük'te hem de pek çok gazetede bir haber okuyunca bu yazıyı da yazmak farz oldu. Aslında ne haberin konusu yeni ne olanlar yeni ne de olanlar karşısında yapılmayanlar... (Bu ara çocukların istismarı ile ilgili pek çok rezillik dolu olaya şahit olmak ne acı........) O oyunu yapana mı, facebook gibi bir uygulamaya kontrolsüz ekleyene mi, o çocuğu buna maruz bırakana mı, o çocuğu bilgisayar başında bırakana mı, sonra başında dikilip bu şekilde soru sorana mı kızalım, söylenelim bilemedik... Ancak her şeye rağmen dikkat çekmek, konuşmak ve bilgilendirmek boynumuzun borcu olsun. Bir çocuğa, bir aileye ulaşıp bir şeyleri yoluna sokmak bile bu savaşa değer...
Daha önce paylaştığımız üzere ben bir eğitmenim. Sadece çocuklara, gençlere ders anlatmakla (öğretmekle) sonra sınıfın kapısını kapatıp çıkıp gitmekle yapılmıyor bu meslek. O kuzuların yeri geliyor annesi, babası, ablası, abisi, polisi, doktoru, pedagogu, arkadaşı... oluyorsunuz. Bazen can simidi oluyorsunuz. Bu o kadar büyük bir yük ki... Bir o kadar da çok şeye şahit olduğunuz için acı verici...
Artık geri dönüşü olmayan bir yoldayız ve sosyal medya hesapları hayatımızın bir parçası. Hatta haddini aşan büyüklükte bir parçası. İlk okula giden daha sekiz yaşında çocuğun bile örneğin facebook hesabı var. Gelip "Öğretmenim sizi ekledim. Beni niye kabul etmiyorsunuz?" diye sorabiliyor. Hatta eşime dahi kendi arkadaşlarıymış gibi Arkadaşlık İsteği gönderebiliyorlar. Yeni nesil çok hoş! Birbirlerini ekliyorlar. Orada sevgili olduklarını ilan ediyorlar. Kavga ediyorlar. Ayrılıyorlar. Sonra ertesi sabah okulda ya da sokakta devamını getiriyorlar. Gerçek hayatla sanal hayatı harmanlıyorlar. Bu çocukların hepsi 18 yaş altı. Ama sorarsanız 18 yaşın altındaki bireylerin bu şekilde hesap açması yasak, değil mi? Kim denetliyor? Nasıl denetliyor? Sorular, sorular...
Ben çocukların internette bu tür hesaplar açmasının denetlendiğini düşünmüyorum. Denetleyen bir mekanızma var elbet ama bir gözü kör. Eeee, ne olacak? İş başa düşecek. Herkes önce kendi çocuğuna sahip çıkacak. Sonra başkasınınkini görünce uyaracak. Uyarılan anne baba da "Çocuğum istediğini yapar, ne karışıyorsunuz?" demeyecek. Konuyu saçma sapan yerlere çekmeyecek. Oldu mu? İnşallah....
Çocukların odasına bilgisayar koymak, erkenden eline cep telefonu vermek zaten sıradan oldu da... Ben böyle anlatınca pek çok aile -ki ne yazık ki içlerinde eğitimli olanlar var- bana bir sürü savunma cümlesi sıralıyor. :
"Dersini bitirmesi şartı var."
"Şu kadar süre açabilir."
"İnterneti yok nasıl olsa."
"Kablosunu saklıyorum"
"Bizimkinin facebook hesabı yok, biliyorum.".........
Sevgili Anne Babalar, siz çocuklarınızı küçümsüyorsunuz...
** "Dersini bitirmesi şartı var." Dersini yalap şap bitirir. Noldu? -Bitti.
**"Şu kadar süre açabilir." Süre değil nerede dolandığı önemli. Alın işte bugünkü haberde gördük. Günde bi saat facebookta oyun oynuyor. Ah ne masum...
**"İnterneti yok nasıl olsa."
İnternet bağlantısı bulmak çok zor sanki. her yer wi-fi artık ve ne
yazık ki bizden iyi şifre kırıyorlar bacak kadar boylarıyla...
** "Kablosunu saklıyorum" Sakla sakla kabloyu... Arkadaşından ödünç alamaz. Harçlığıyla alamaz. İmkansız di mi?
** "Bizimkinin facebook hesabı yok, biliyorum." Emin misiniz? Başka isimle açılmış olabilir mi? Hmmm.
Size bunlar gibi pek çok ama pek çok örnek sıralayabilirim...
Çocukları çok erken yaşta teknoloji ile haşır neşir etmekle ilgili fikrimi zaten biliyorsunuz. Ne yapacağız? Bu noktada yapılması gerekenler çok önemli.
Burada hatırlamamız gereken bir kaç nokta var:
Herşeyden önce...
1- Çocuklar neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmezler.
Evet, bomboş doğmazlar. Ancak dünyaya yabancı doğarlar. Dünyayı onlara tanıtacak olanlar bizleriz. Neyin onlara yararlı neyin zararlı olduğunu her zaman deneyerek bilemezler. Sıcak bir nesneye dokununca canları yanar ve bir daha dokunmazlar. Denediler öğrendiler. Bu tür durumlarda kontrollü müdahale etmek gerekir elbet. Çocuğun bile bile ateşe atlamasına izin verin demiyoruz. Ancak ne yazık ki özellikle insanlardan gelebilecek kötülüklere karşı hisleri kuvvetli olmasına rağmen savunmasızdırlar. Çünkü içlerindeki merak duygusu ağır basar. Siz çocuğu başıboş bırakırsanız "ya davulcuya ya zurnacıya" misali kendilerine zarar verecek pek çok durumun içine kendilerini sokuverirler. Hele ki hayatları boyunca bizlerin onların yanında olamayacağını düşünürsek...
2- Çocukları dinleyin! Saçmalasalar bile...
Çocuklar konuşur. Meraktan sorar. Kızar anlatır, canı yanar anlatır, mutlu olur anlatır... Her zaman kelimelere dökemeseler de aslında anlatırlar okumayı denerseniz halet-i ruhuyelerini. O yüzden lütfen bir şey anlattıklarında yaptığınız her ne ise bırakın ve diz çökün ve gözleriniz aynı hizada onu büyük bir dikkatle bölmemeye çalışarak dinleyin. Ağlayıp çığlık attığında tepindiğinde bile yanından ayrılmayın. Ancak o zaman büyüdüklerinde kafaları karıştığında size gelip dertlerini anlatmalarını sağlayabilirsiniz. "Odana git, ayağımın altında dolaşma..." derseniz ayanığınızın altında değil ama başka ayaklar altında dolaşmaya itebilirsiniz onları. Sonra "Bize hiç bir şey anlatmıyor." diye diye geçer hayat... ya da "bizle vakit geçirmiyor, odasından çıkmıyor"larla...
3- Sorunlar meydana gelmeden hikayeler örneklerle (nasihat vermeden) dikkatlerini çekin
En çok yaptığım şeydi. Sohbet araları veririz bazen. Kendimden, düşünürlerden pek çok örnek verir, anlayabilecekleri yalın bir şekilde hikayeler ve örnekler anlatırım öğrencilerime. Ama asla akıl vermem. Anlatır bırakırım. Zaten onlar, sizin yerinize yorum yapıyorlar ;) O gözlerde benzerini yaşayan, yaşamak üzere olanları yakalarım. Büyük çoğunluğu bir müddet sonra sokulur yanıma "Konuşabilir miyiz?" diye. Neler anlatırlar bilir misiniz? Ahhh, bilseniz her yaptığınızı bin kere düşünürdünüz...
4- Çocukları istismara karşı eğitilmesini sağlayın.
Eğitimli de olsanız bu konuda uzmanlardan destek alın. Devlet okullarında bu konuda çocuklara yönelik seminerler veriliyor ne mutlu. Sorun, araştırın. İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki... Bu konuyu uzmanlarına bırakmak en doğrusu çünkü. Dilerseniz sonrasında strateji belirleyebilirsiniz.
5- Çocuklarınızı izinlerini alarak kontrol edin.
Neyi neden yapmalarını istemediğinizi açıkça belirtin. Net olursanız ve doğru bir dille anlatırsanız, emin olun sizi anlayacaklardır. Örneğin bana facebook üzerinden arkadaşlık teklifi gönderen öğrencilerimi karşıma alıyorum ben ve anlatıyorum:
"Beni kendine yakın görmüşsün teşekkür ederim. Mutlu oldum. Ne var ki teklifini kabul edemem. Çünkü sen 18 yaşını doldurmadın ve bu hesabı açıp kullanman yasal değil. Ben teklifini kabul edersem suç işlemiş olurum ve sana iyi bir örnek olamam. Ayrıca orada sana zarar verebilecek pek çok insan olabilir. Bu konuda düşünmeni isteyebilir miyim senden?..."
Asla terslemiyorum, kızmıyorum, nasihat vermiyorum. Belki kapatmıyorlar ama en azından ciddiye alıp bir şey olduğunda gelip paylaşabiliyorlar. Ailelere de her fırsatta uyarıda bulunuyorum. Diliyorum birilerine ulaşabiliyorumdur... İşte aileler bu konuda dikkatli olmalı. Bu nedenle bağırmadan çağırmadan sağlıklı iletişim kurmayı öğrenmeliyiz.
Sevgili aileler, illa ki eklemeyi unuttuklarımız var burada. Ancak işin özü şu: Çocuklarla sağlıklı iletişim kurar ve gözlerimizi dört açarsak pek çok olası tehlikeyi önlemiş oluruz.
Umuyorum...
Haberi okumak isteyenlere:
https://eksisozluk.com/facebook-avataria-tehlikesi--5090020
http://www.milliyet.com.tr/facebook-taki-yeni-tehlike--pembenar-detay-aile-2229079/
18 Nisan 2016 Pazartesi
Teknolojinin Verdikleri.. Aldıkları II ( İnternet Kullanımı )
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder